28 Ekim 2009 Çarşamba

''Doğruları söyleyince köyün delisi oluyorum!''

''Doğruları söyleyince köyün delisi oluyorum!''

Turkcell Süper Lig'de, 3 büyükler dışında neredeyse çalışmadık takım bırakmayan, saha dışındaki sevimliliğini, saha içinde agresiflik maskesiyle kamufle eden sıra dışı bir adam! Yılmaz Vural.. İşte Zaman'da yer alan röporatjı..

Turkcell Süper Lig'de, 3 büyükler dışında neredeyse çalışmadık takım bırakmayan, saha dışındaki sevimliliğini, saha içinde agresiflik maskesiyle kamufle eden sıra dışı bir adam! Onu kah bir televizyon ekranında yorum yaparken, kah bir Anadolu takımını çalıştırırken, kah saha kenarında bir futbolcusunu pataklarken görebilirsiniz! Ama prensiplerinden saptığına şahit olamazsınız.

Özü-sözü bir olanlardan. Susmanın ya bilgisizlikten ya da korkaklıktan kaynaklandığını düşünüp, aklından geçenleri 'bodoslama' söyleyenlerden olduğu için 9 köyden kovulan, kovulmadığı zamanlarda ise 'köyün delisi' rolüne bürünen 'Doğrucu Davut' bir portre Yılmaz Vural...

Milli Takım'a bilgili, kültürlü, yabancı dil bilen, bildiğini uygulayan, uyguladığını başaran bir ismin arandığı bugünlerde ekranlara çıkıp, "Kardeşim madem yabancı arıyorsunuz, benim de yabancı ülke vatandaşlığım var." diyerek meydan okuyan Yılmaz hoca, talip olduğu Milli Takım hocalığı için şu ana kadar kimseden ilgi görmedi. Ama biz, 20 takım çalıştırıp kırılması zor bir rekora imza atan biri olmasını bile, ilgi göstermek için yeterli bir sebep olarak görüp kapısını çaldık. Bir dokunduk bin ah işittik...

Türkiye'nin en çok (20) takım çalıştıran hocasısınız. Doğal olarak bu da sizi zengin bir futbol kültürüne sahip ve Türkiye'yi en iyi tanıyan kişisi konumuna sokuyor. Hazır Milli Takım'ın hocası yokken bu konuda sunacağınız bir yol haritası var mı?
Boş muhabbet olur bu. Bizim sunduğumuz reçeteyi kaale alan mı var? Biz de boşu boşuna ahkam kesen konumuna düşüyoruz. Gayri ciddi bir tavır çıkıyor ortaya. Geçen gün bir spor programı sunucusu, Milli Takım için adım geçtiğinde, 'Onu kimse ciddiye almıyor ki!' diyor. Şimdi buna benim ne demem gerekiyor?

O zaman siz de kendinizi ifade ederek ciddiye aldırsanız daha doğru olmaz mı?
Benim ömrüm kendimi ifade etmekle geçti. Ben 25 sene aralıksız Türk futboluna hizmet vermişim. Türkiye'de böyle bir adam bulamazsın. Konuşunca 'Sana fikrini soran mı oldu?' diyorlar. Biz de çok madara oluyoruz o zaman. Benim fikrimi beyan etmemden ziyade birilerinin önyargılarını kırıp, ikna olması lazım. Herkes ben bu işi biliyorum havasında... Sonra da ben köyün delisi konumuna düşüyorum.

Ama birilerinin de bazı şeyleri söylemesi gerekmiyor mu? Milli Takım'a talip olmanızın neresi yanlış?
Ben ayıp bir şey demedim ki. 'Milli Takım hocalığına talibim' dedim. Ama komik duruma düşürüyorlar. 'Aaa kendi kendine Milli Takım'a talip oluyor.' diyorlar. İyi de Milli Takım babanızın malı mı? Bu hepimizin ortak malı. Aradığınız teoriyse o konuda dünyanın en önemli spor akademilerini bitirmişim. Daha ne istiyorsunuz? Türk vatandaşı olarak benimle gurur duymaları lazım. Ben cahil cesareti olan biri değilim ki. Bir şeylere güveniyorum ki bu işe talip oluyorum. Türkiye'de eğitime bakılmıyor. Neymiş, 'Yılmaz hoca takla atıyormuş.' E sen gel Kasımpaşa'yı çalıştır da takla atma...

Öyle bir imajınız var gerçekten. Neden saha kenarında paralıyorsunuz kendinizi bu kadar?
İnsan her şeyin düzgün gittiği bir yerde neden kendini yerden yere atsın? Kolay mı böyle sıkıntılı takımlarda çalışıp onu yukarılara çıkarabilmek? Maradona'nın halini görmediniz mi? Takımı gol attı diye kendini yağmur sularının içinde yerden yere vurup takla atmadı mı?

Kendinizi doğru ifade edemediğinizi düşünüyor musunuz?
Bunun için sürekli kendimi anlatmama gerek yok ki. 20 kulüp başkanı, sayısız futbolcu ile çalıştım. Beni onlara sorsunlar. İnsanlar bilip bilmeden kulaktan duyma şeylere itibar ediyor. En yakın arkadaşım benim içki içtiğimi sanıyor mesela; ama ben hayatımda içki içmedim. Haksız bir yakıştırma. Fakat Avrupa'da yetiştiğim için rahat ve bohem bir adamımdır. Aklıma geleni söylerim. Bugüne kadar kimsenin torpili ve tavsiyesiyle bir yere gelmedim.

Torpiliniz yok ama Türkiye'nin en çok tercih edilen hocası olmuşsunuz. İlginç değil mi sizce de?
Türkiye'nin 7 bölgesinde çalışmışım. Üç büyükler, bir de Sivasspor, Kayserispor, Ankaraspor ve İstanbul Bş. Bld. hariç bütün takımlarında görev almışım. Boş bir adam olsam bu kadar aranan bir isim olur muyum? Babamın hatırına ya da kaşıma gözüme hayran oldukları için çağırmıyorlar ki.

BEN SEVECEN İNSANIM

Sahada başka dışarıda başka bir imajınız var...
Günlük ilişkilerimde çok sevecenimdir. Ben günlük yaşantımda kimseye mesafe koymadım. Çünkü bu işi halka yapıyorsunuz. Halka mesafe olmaz. Ama Türkiye'de ulaşılır adam olursanız hafif kalıyorsunuz. Tersleyip, yukarıdan bakarsan kıymetli oluyorsun. Bunu yapan arkadaşların nerelere geldiğini hepimiz görüyoruz.

Fatih Terim bazılarına sempatik gelmiyor...
Ama Fatih Terim bugün Türkiye'de en üst düzey görevlere getirildi. Keşke bana da sempatik bakmasalardı da bir yerlere gelseydim. Zaman zaman acaba bu konuda fazla insanî davranıp hata mı yaptım diye kendi kendimi sorguluyorum. Üzülerek söylüyorum, mütevazı olmak bana maalesef bir şey kazandırmadı.

Neden?
Çünkü Türk insanının bu konuda medenî yaklaşımı yok. Ben Türkiye'ye geldiğimden beri aynı telefon numaramı hiç değiştirmedim. Tanıdık tanımadık kim arasa açarım. Türkiye'de insanlar bir mevkiye gelince ilk yaptıkları telefonlarını değiştirmek oluyor. Ama ben böyle yapmadım. Keşke yapsaydım diyorum bazen.

Peki megaloman olmak için yeterli sebepleriniz var mı?
Türkiye'de benim yaptığımı ve benim bildiğimi kimse bilmiyor. Bu kadar da iddialı konuşuyorum. 15 günlük kursa gitmiş adam gelip karşımda ahkâm keserse ben buna kızarım.

TÜRKİYE'DE PROFESYONELLİK YOK

Türk futbolcusunu analiz ederseniz nasıl bir portre çıkıyor karşınıza?
Teknik direktörlerin kaynağı insan. Ama Türkiye'de profesyonellik yok. En büyük derdimiz bu. Burada futbolcuya iki idman fazla yaptırınca başlıyor kıvranmaya, hocalardan nefret etmeye başlıyorlar. Biraz disipline etmeye başlayınca insanlıktan çıkıyor. Profesyonellik eşittir insanlık değildir, bir iştir. Eğer insanlığı ön plana çıkarırsanız onu hataya zorlarsınız. Bir trilyon aldığınız yerde size insan olarak bakamam, size iş olarak bakarım. Bizim futbolcu önce duygu diyor. Seni sevmem lazım diyor. Seni seversem başarılı olurum diyor.

Ama 'Aslanım, koçum!' diyerek başarılı olan hocalar da var...
Niye? Çünkü antrenör katkısı fazla yok. Türkiye'de top oynanmıyor ki. Bir kavga gürültü var. Adama burada oyna diyorsun öbür tarafa gidiyor. 'Taktiğini uygulamayanı oyundan çıkarırsın olur biter' diyeceksin; ama bir ikisi değil ki 8 tanesi öyle oynuyor.

Ben antrenör olarak daha hiç hatırlamıyorum ki maç sonrası verdiğim demeçte, "Futbolcularım verdiğim taktiği çok iyi uyguladılar, bütün kabahat bende.'' diyemedim.

Çözüm öneriniz nedir?
Profesyonellik yok. En kral takımda bu mantalite yok. Hep duygu. Hep panik, hep sabırsızlık... Kocaelispor'da cebimden 30 milyar harcadım bir kuruş almadan ayrıldım. Manisapor'a gittim, paramın yarısını alamadım. Adam Manisaspor'da oynuyor, İzmir'de yaşıyor. Manisa'ya götürüyorsun, futbolcu senden nefret ediyor. Rahatları bozuldu diye.

MİLLİ TAKIM'IN OYNAYACAK TOPU YOKTU

Türk futbolu nereden nereye geldi?
90 öncesi ile 90 sonrası olarak baktığımızda çok mesafe kat edilmiş. Rahmetli Özal'ın futbolu özerkleştirmesinden sonra ivme kazandı. Milli Takım'a Almanya'dan antrenörler derneği olarak 25 tane top gönderdiğimi bilirim. Oynayacak topları yoktu.

Milli Takım futbolcuları kaldıkları otelde kendilerine verilen fişlerle içecek alırlardı. Fişi kalmamışsa cebinden yer içerdi. Şimdi baktığınızda, otobüsten uçağa kadar her şeyleri özel.

Peki bu kadar sınırsız imkânların ne kadarı saha sonucuna yansıyor?
Öncelikle profesyonelliği doğru algılamamız lazım. Karşınızda bu işi doğru algılamamış insanlarla çalışıyorsunuz. Hâlâ bir oyuncuyu oyundan çıkardığınızda futbolcunun dünyası yıkılıyor. ''Ben iyi oynuyordum hoca bana haksızlık yapıp çıkardı'' diye düşünüyor. Oyuncu değişikliğinin onlarca sebebi var. Bir futbolcu iyi oynarken de çıkarılır. Messi oyundan alınınca gülerek arkadaşına destek vererek çıkıyor, bizde altyapıdan gelen oyuncuyu çıkarırsınız size surat yapar.

BİR SORU-BİR CEVAP

Çocukluğunuzun Takımı: Sakaryaspor
En çok çalışmak istediğiniz takım: 3 büyükler ve Milli Takım
Futbolun en sevdiğiniz yönü: Dostluğu ve paylaşmayı öğretmesi
Futbolun en sevmediğiniz yönü: Şiddeti
En sevdiğiniz yemek: Kuru fasulye-pilav
Futbolcu olmasaydınız ne olurdunuz: Tiyatrocu
En büyük pişmanlığınız: Yıllar önce Milli Takım hocalığını kabul etmemem
Sizi en çok ne heyecanlandırır: Maçların son 5 dakikaları
Hangi mesleği yapmak istemezdiniz: Antrenörlük dışındaki meslekleri
En önemli kusurunuz nedir: Çok iyi niyetliyim
Size en çok keyif veren kötü huyunuz: İnsan sevgisi!

MAHMUT B. BÜRKÜK

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder